EKiPLeRiN MeKaNı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
PortalAnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 BİTKİLERDE HAREKET

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
--$üqrü--
SiTe SaHiBi
SiTe SaHiBi
--$üqrü--


Erkek
Mesaj Sayısı : 263
Nerden : --GİRESUN--
Mood : BİTKİLERDE HAREKET Sinsi10
Cinsiyet : BİTKİLERDE HAREKET Male10
Kişisil ileti : Yok..
Takımınız : BİTKİLERDE HAREKET Gs11
Paylaşım :
BİTKİLERDE HAREKET Left_bar_bleue100 / 100100 / 100BİTKİLERDE HAREKET Right_bar_bleue

Güç :
BİTKİLERDE HAREKET Left_bar_bleue100 / 100100 / 100BİTKİLERDE HAREKET Right_bar_bleue

Tecrübe :
BİTKİLERDE HAREKET Left_bar_bleue100 / 100100 / 100BİTKİLERDE HAREKET Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 13/02/08

BİTKİLERDE HAREKET Empty
MesajKonu: BİTKİLERDE HAREKET   BİTKİLERDE HAREKET EmptyCuma Nis. 18, 2008 4:19 pm

---BİTKİLERDE HAREKET---
Bir önceki bölümde gördüğümüz gibi bitkiler sanki canlı bir insan gibi gören, dokunan, tat alan sistemlerle donatılmışlardır. Bu duyular tek tek ele alındığında hepsinin mükemmel tasarımlara sahip olduğu görülür. Bitkideki bu sistemlerin sonucu olarak ortaya çıkan çeşitli hareket, büyüme ve savunma mekanizmaları da, algı sistemleri gibi yaratılışın önemli delillerini sergilemektedirler.
Kökleriyle toprağa bağlı olan bitkiler belki bir yere gidemezler ama o kadar da hareketsiz değillerdir. Bitkinin içinde henüz tam olarak anlaşılamayan mekanizmalar, bitkinin ihtiyaçlarına göre tepkiler vermesini sağlar. Bitkiler, sanki gözü olmadan gören, eli olmadan dokunan bir canlı gibi ışığa, suya, besine ulaşmak için ilginç hareketler sergilerler. Her tepki kendi içinde ayrı bir sisteme ve tasarıma sahiptir. Bitkinin maksimum gelişimini sağlamak için tasarlanmış olan bu sistemleri kontrol eden özel enzimler, hormonlar ve özel dokular vardır.
Bitkilerin hareketlerini sağlayan en önemli etkenlerden biri ışığa olan duyarlılıklarıdır. Bitki filizlerindeki ışığa duyarlılık ya da fototropizm (ışığa yönelim) olarak bilinen yardım sistemi, genelde insan gözünün görünür ışığa olan duyarlılığı gibidir. Tüm duyu sistemlerinde olduğu gibi ilk meydana gelen olay uyarıcının, yani ışığın algılanmasıdır. Bu ışığın algılanabilmesi için tek yol, ışığın pigment adı verilen kimyasal materyaller tarafından emilmesidir. Emilim süreci sırasında elde edilen enerji, sonrasında diğer sistemleri çalıştırmak için kullanılacak olan kimyasal enerjiye dönüştürülür. Bitki filizi içindeki ışığa duyarlı yardım sistemi iki aşamadan meydana gelir: İlk aşamada devreye giren mekanizmalar ışık uyarıcısını alır; onu elektriksel ve kimyasal sinyallere dönüştürür. İkinci, yani cevap mekanizması adı verilen aşamada ise dalın büyümesi için gerekli sistemler devreye sokulur, böylece bitki ışığa doğru yönelir.
BİTKİLERİN HAREKETLERİ
Bitkiler farklı koşullar altında farklı şekillerde hareket ederler. Tüm hareketleri ise, auksin, gibberellin, sitokinin gibi hormonlar tarafından kontrol edilir. Ancak bu maddelerin kesin çalışma şekilleri henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bitkilerin hareket çeşitleri özetle şöyledir:
Yönelim (tropizm): Işık, yerçekimi, dokunma ve su gibi uyarılara karşı oluşan büyüme tepkileridir.
Kıvrılma: Bitki organlarında, yapraklar ya da çiçeklerde meydana gelir. Güneş'in hareketleri, gün uzunluğu ve dokunma ile gerçekleşen şişkinlik (turgor) basıncı sonucu oluşan bir harekettir.
Morfogenetik tepkiler: Gün uzunluğuna karşı, bitkinin dokusunda meydana gelen değişikliklerdir.
Fotoperiyodizm: Işığın konumuna, gündüz veya gece durumuna göre bitkide meydana gelen değişikliklerdir.
Geotropizm: Bitkinin ana kökünün aşağı doğru yerçekimi yönünde uzaması hareketidir.
Tigmotropism: Bitkilerin dokunmaya karşı gösterdikleri tepkidir. Daha önce ayrıntılı olarak söz edildiği gibi, bitkiler dışarıdan gelen uyarılara elektriksel ve kimyasal tepkiler verirler. Bunun yanında, kendilerine dokunan desteklerin çevresinde kıvrılma eğilimine de girerler. Tutku çiçeği (Passionflower) gibi sarmaşık bitkileri buna bir örnektir.
Hidrotropism: Bitki köklerinin su kaynağına doğru yönelmesi hareketidir. Suyun yoğun olmadığı topraklarda bitki kökleri bir sondaj makinesi gibi su bulmak için toprak altı katmanlarına doğru ilerlerler.
Toprağa dikilen bir bitkinin her organının ayrı bir yönde, ihtiyacına yönelik bir hareket göstermesi olağanüstü ilginç bir olaydır. Bilim adamları, hala bitkinin farklı organlarının "nasıl bir kararla" farklı yönlere doğru hareket ettiklerini açıklayamamaktadırlar. Örneğin bitkinin toprak üstünde kalan kısmı ışığa doğru yönelir. Bitkinin ana kökü ise, yukarıda da belirtildiği gibi, yerçekiminin etkisiyle aşağı doğru uzar.
Filizler ise yerçekiminin tersine, yukarıya doğru gelişirler. Bitkinin içinde sanki bir mıknatısın iki ucu gibi bir kutuplaşma vardır. Bitkinin en küçük parçası bile bu kutuplaşma etkisini ve hangi parçanın ne yönde gelişeceği bilgisini taşımaktadır.
Örneğin siz bir dalı ters tarafından bile dikseniz, köklenme diğer uçtan başlayacaktır. Yani bitkinin tohum kısmı aşağı doğru ilerlerken filizler daima zıt yönde yukarıya doğru büyür. Eğer bitkinin yukarı doğru büyüyen filiz kısmını toprağın içine gelecek şekilde ters olarak dikerseniz, köklenme olmayacaktır. Bütün bitkiler için geçerli olan bu kutuplaşma kuralı, bitkiler ilk yaratıldıkları günden beri hiç aksamadan bitkilerin büyüme yönlerini belirler. Ancak bitkinin içinde herhangi bir karar merkezi yoktur.
Veya bitkinin içinde yer alan bazı atomlar daha akıllı veya daha bilgili oldukları için diğer atomlara söz dinleten bir konumda değildirler. Hiçbir atom da ne yönde büyüyemeyi gerçekleştireceği konusunda gidip bir otoriteden bilgi veya komut almaz. Bazı hücreler nasıl yaprak, bazıları çiçek, bazıları da dal oluyorsa bitkinin hangi yönde gelişeceği de önceden belirlenmiş bir düzeni takip eder. Bu yüzden aynı bitkiyi dünyanın neresinde ekersek ekelim, aynı şekil ve tatla karşılaşırız. Her bitki ilk yaratıldığı günden beri, kendisini yaratan Allah'ın ilham ettiği kurallara göre hareket etmektedir.
Bitkilerin hareketleri de diğer tüm özellikleri gibi, onlar için en ideal şekilde tasarlanmış mekanizmalar sayesinde gerçekleşir. Bu mekanizmaları meydana getirenlerin bitkiyi oluşturan şuursuz atomlar olamayacağı açıktır. Hiçbir atom, bitkinin köklerinin suyun bulunduğu yönde gelişmesini, bitki filizinin ışığa doğru yönelmesini düşünüp akıl edemez. 21. yüzyılda, bilim adamlarının dahi nasıl işlediğini yeni yeni öğrendikleri bu sistemler, milyonlarca yıldır her bitkinin gövdesinde görevlerini hiç aksatmaksızın, Allah'ın yaratışına uygun olarak yerine getirmektedirler.
TURGOR HAREKETLERİ
Turgor basıncı, bitki içerisinde biriken suyun, hücre duvarlarına yaptığı basınçla ortaya çıkar. Bu su basıncı bir kas etkisi yaparak bitkinin dik ve dolgun gözükmesini sağlar. Sulanmayan çiçeklerin canlılıklarını kaybedip eğilmelerinin sebebi budur. İşte belirli bir uyarıya karşılık olarak ortaya çıkan bazı bitki hareketleri, yapraktaki bu turgor (şişkinlik) basıncının kaybedilmesinin sonucudur. Bu duyarlı bitkiler, çok hızlı solma sürecine sahiptirler. Dokunulduğu zaman bütün yaprak aniden sarkar. Bir yaprak büküldüğü an, uyarı bütün yapraklar bükülene kadar bitkinin tamamını dolaşır. Bu mekanizmada hem elektriksel hem de kimyasal işlemler birarada meydana gelirler. Yaprakçıkların altında "pulvinus" adında, yastığa benzer destek çıkıntıları vardır. Bir yaprak, dokunma, ısı veya rüzgar uyarısı aldığında, potasyum iyonlarının bir pulvinustan diğerine dolaştığı zincirleme bir reaksiyon başlar. Bunu ise, pulvinusun bir yarısındaki "parankima" hücrelerinde bulunan su moleküllerinin diğer yarıma doğru başlattıkları hızlı bir mekik hareketi izler. Bu hareket suyun sebep olduğu şişkinlik basıncının kaybına, dolayısıyla bütün yaprağın eğilmesine yol açar. Bütün işlem birkaç saniye içinde gerçekleşir.
Bu basınç değişimi bazı etçil bitkilerin kurdukları tuzağın kapanmasına yol açan sistemde de kullanılmaktadır. İnsan vücudundaki kaslar ne kadar önemli bir görev görüyorsa, bitkilerde de bu basınç çok önemli bir görev görmektedir. Metrelerce yükseklikteki ağaçların en tepelerinde bulunan yapraklara bitki gövdesindeki özel kanallarla hayret verici bir mekanizma kullanılarak çıkarılan su, kendisi için ayrılmış boşlukları doldurur. Yaprak mumsu dokuyla kaplı olduğu ve gözenekleri de sadece belirli miktarlardaki basınçlarda açıldığı için, hiç hava geçirmeyen bir balon gibi şişer. İnsan vücudunda sayısız doku, sinir, lif yapıları kullanılarak tasarlanmış olan kas sistemi, bitkide suyun basıncına göre dizayn edilmiş organlar kullanılarak tasarlanmıştır. Suyu kökten, henüz tam olarak keşfedilemeyen ama hidrofora benzer bir sistemle emen lifler, suyu bitkinin her parçasına taşıyan boru hatları, havadaki ve topraktaki uygun nem oranları, yaprakta suyu depolayan ya da fotosentez için kullanan organlar, harikulade bir tasarımın bölümlerini meydana getirirler.
Bu sistem ilk yaratılan bitkiden itibaren aynı şekilde işlemektedir. Bu sisteme ait tek bir organ olmadığında bitki yaşayamaz. Dolayısıyla hiçbir bitki evrimcilerin iddia ettiği gibi kademeli olarak evrimleşmiş olamaz. Tüm bu bilgiler, bitkilerin tüm parçaları, yapıları ve hücreleriyle birlikte, bir bütün olarak tasarlandıklarını ve yaratıldıklarını göstermektedir.
BİTKİ İÇİNDEKİ HABERLEŞME
Yakın zamanda, aynı ağacın farklı dallarında daha önce fark edilmemiş olan bir ilişki olduğu botanikçilerin dikkatini çekti. Örneğin bir çam ağacının en üst kısmı kesilince, hemen alttaki yan dalların kaybolan kısmı tamamlar gibi yukarı doğru eğildikleri ve birkaç büyüme dönemi içinde yukarı doğru tırmandıkları gözlendi. Daha önce yan dal olan bu parçalar, ağacın üst kısmını oluşturması için dallardan birinin daha fazla büyümesine imkan tanırlar ve bunun için kenara doğru açılırlar. Seçilen dal sanki kendisinin bunun için seçildiğini biliyormuş gibi, dalların ortasına yani merkez pozisyona hakim olarak yönelir. Peki diğer dallar, bu dalın ağacın tepesini oluşturmak için seçildiğini nereden bilmektedirler? Hangi dalın nasıl seçildiği ve diğerlerinin bu seçime neden ve nasıl uydukları bilim adamlarını düşündürmeye devam etmektedir. Onların emin oldukları tek şey dalların arasında anlamadıkları bir çeşit ortaklığın olduğudur.
Aslında sadece dallar arasında değil organizmanın tamamında bir ortaklık vardır. Başka bir örnek de ağaçların içindeki görev dağılımıdır. Söğüt ağacı gibi belli bir cins ağacın dallarından herhangi birini baharda kesip nemli toprağa ekerseniz, kök ve filiz çıkarır. Bu yalnızca bir organizma değil, aynı zamanda bir organizasyondur. Köklerin hangi bölgeden çıkartılması gerektiği, filizin hangi bölgeden sürgün vermesi gerektiği bitki hücreleri tarafından adeta bilinmektedir. Ağacın küçük bir parçası bile, ağaca dair bütün ayrıntıları bilircesine hareket eder.
Bitkiler üzerinde yapılan araştırmalar çok önemli bir mucizenin de ortaya çıkmasını sağlamıştır. Şuursuz bitkilerin şuursuz hücreleri arasında kurulu bir haberleşme sistemi vardır. Tıpkı insan ve hayvan hücreleri gibi bitki hücreleri de birbirleri ile haberleşmekte ve böylece toplu olarak hareket etmektedirler.
HORMONLAR
Hormon, canlılarda yaşam için gerekli olan sistemleri düzenleyen bir protein türüdür. Bitki hücrelerinde de çeşitli hormonlar üretilir. Bu hormonlar bitkinin karşılaştığı iyi veya kötü koşullarda nasıl davranılması gerektiğini belirlemek için yaratılmış mucizevi moleküllerdir.
Örneğin yeni filizler iyi durumda, ama kök zor durumdaysa (bol ışık ama az su olduğu bir ortam) bitkinin daha güçlü ve daha çok köke ihtiyacı var demektir. Bitkinin içine öyle mükemmel bir sistem yerleştirilmiştir ki, gerekli önlem hemen alınır. Bitki hücreleri "auksin" isimli bir hormonun üretimini artırırlar. Bu hormon kök hücrelerine ulaşır ve bu hücrelere bölünmelerini ve çoğalmalarını emreder. Böylece yeni kökler üretilir.
Bütün bu bilgiler karşısında bazı sorular sormak gerekir. Auksin hormonunu üreten hücreler, bitkinin toprağın altında kökleri olduğunu ve bu köklerin uzamaları gerektiğini nereden bilirler? Bu köklerin uzamasını sağlayacak kimyasal formülleri nereden öğrenmişlerdir? Kök hücreleri niçin bu hormonun emirlerine uyarlar?
Şuursuz bitki hücrelerinin birbirleri ile haberleşmeleri düşünen insanlar için sergilenmiş çok büyük bir yaratılış mucizesidir.
Hormonlar bitki içinde, sanki fabrika yöneten birer sorumlu müdür gibi görevler almışlardır. "Şeker nereden nereye taşınacak? Hangi yaprak yaşlanıp dökülecek, hangi yaprak beslenecek? Dallar daha ne kadar uzayacak? Çiçek açma vakti geldi mi?" gibi karmaşık sorunları bu gözle görülmeyen canlılar büyük bir ustalıkla çözerler.
Dalların uzamasını kontrol eden gibberellin isimli hormon da 50 farklı çeşidiyle önemli hormonlar arasındadır. Sitokinin adlı hormon ise auksinden çok daha uzak bir bölgeye etki eder. Auksin hormonu köklere etki ederken, sitokinin bitkinin tomurcuklarına etki eder. Tomurcuğun şeklinden de bu hormonun sorumlu olduğu kabul edilir. Burada tekrar düşünmek gerekir. Şuursuz bitki hücrelerinin ürettiği şuursuz bir molekül, sayısız hikmet ile yaratılmış bulunan tomurcukların üretiminden sorumlu kabul edilmektedir.
Bütün fotosentez aşamalarını da yöneten bu hormonların esas hayret verici özellikleri ise, merkezi bir sisteme bağlı olmadıkları halde, sanki tek bir yerden emir alıyormuş gibi akıllı ve bilinçli bir şekilde hareket etmeleridir.

AUKSİN ADLI MUCİZE
Toprağa atılan küçük bir tohum, birkaç yıl içinde bir fidan, bir süre sonra insan boyunda bir ağaç, onlarca yıl sonra dev bir çınar olur. Peki bitkinin büyümesini ve aynı zamanda orantılı ve estetik olarak gelişmesini sağlayan nedir?
Şuursuz bir bitkinin büyümesinin sorumluluğu bir başka şuursuz varlığa, "auksin" hormonuna verilmiştir. Bu yüzden auksin bitkinin gelişen bölgelerinde daha çok bulunur. Auksin hormonu hayret verici bir şuur ile hareket eder. Auksin, dalları yerçekimine karşı yukarıya, ışığa doğru (fototropizm); kökleri ise yerçekimi yönünde aşağıya doğru yönelterek büyümeyi gerçekleştirir. Hücre bölünmesi, hücrelerin belirli görevlere göre dağılması ve değişiklik göstermeleri, meyve gelişimi, kesik noktalardan kök oluşumu ve yaprak dökümü bu hormonun sorumluluğundadır. Bitkinin büyümesinde ve gelişmesinde birçok açıdan anahtar rol oynayan auksin hormonu gizemli yapısıyla araştırmacıların ilgi odağı olmuştur.
Bitkinin büyümesinde bir karar merkezi gibi çalışan, bitkinin ne yönde, ne kadar gelişeceğini kontrol eden bu hormonu neyin kontrol ettiğini bulmaya çalışan araştırmacılar içinden çıkılmaz bir problemle karşı karşıya kalmışlardır. Diğer bir soru da bitkinin bütün parçalarının bu maddenin sözünü neden dinlediğidir. Aslında bitki içindeki, ancak disiplinli bir orduda rastlanabilecek bu mükemmel karar ve uygulama mekanizması, sadece tek bir gerçeğin kanıtıdır. Bitki de diğer canlılar gibi yaprağından köklerine varıncaya dek Yaratıcısına boyun eğmiş durumdadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ekipler.tr.cx
 
BİTKİLERDE HAREKET
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
EKiPLeRiN MeKaNı :: •●((¯˚•._.• EĞİTİM •._.•˚¯))●• :: Ders Dökümanları :: Biyoloji-
Buraya geçin: